14 Temmuz 2014 Pazartesi

YENİ BİR İŞE "EVET" DEMEDEN ÖNCE DİKKAT ETMENİZ GEREKEN 10 UNSUR

Yeni bir iş arayışındasınız. Görünüşe göre görüşmeleriniz oldukça iyi gidiyor. Oysa bir önceki işiniz de böyle başlamıştı. Şimdi ise size vaadedilenleri bulamadığınız için oradan çıkacağınız günü iple çekiyorsunuz. Peki neden?

İçinde bulunduğu olumsuz çalışma koşullarından kurtulma fikri, adaya pembe gözlükler taktırabildiğinden, iş görüşmeleri genelde, adayın maksimum düzeyde hevesli, umutlu ve iyimser bakabildiği dönemler oluyor. Ve bu süreç aday tarafından doğru analiz edilemezse, aday için benzer bir hikaye başlıyor.

İşverenlerin ve çalışma arkadaşlarının, zaman içerisinde karşılaşacağınız yeni yeni huyları için başlangıçta yapılabilecek çok fazla bir şey bulunmuyor maalesef. Ama yazıya dökebileceğiniz ve altına imza atılabilecek her tür detayı baştan düşünmekte yarar var. İşte bunlardan birkaçı:
  1. Sigortanızın aldığınız maaş üzerinden yatması gerekir. "Sigortanız olacak zaten." gibi yuvarlak ifadelerle karşılaştığınızda irdeleyin.
  2. Ücret konusunda baştan netleşin. "Bu rakam başlangıç için. İki üç ay sonra gerçekçi bir rakam olacak." ifadesi işverenin "Sen bir başla, nasılsa ben seni oyalarım." ya da " Bu rakama bir 100- 200 eklerim." deme biçimi olabilir.
  3. İş tanımınızı ve sınırlarını olabildiğince net tutun. Sizden beklenebileceğini hissettiğiniz ve yapmak istemediğiniz işler için açık konuşun.
  4. Hafta sonu mesailerini sorun. "Gerekli durumlarda hafta sonu da mesai yapabiliyoruz." ifadesi sizin için yeterli olmasın. Hafta sonları tatil diye işe girip, her Cumartesi tam gün çalışan insanlarla dolu şirketler. Kime göre, neye göre gerekli? :)
  5. Kime bağlı çalışacağınızı nokta olarak öğrenin.
  6. Yukarıdaki 5 maddenin, muhakkak bir sözleşme ile teminat altına alınmasını sağlayın.
  7. Sözleşmede sizi zor duruma sokacak maddelerin olmadığından emin olun. Bazı şirketler, iş kanununda yer alan ifadelerin ötesine geçerek, işten ihbar süresini doldurarak ayrılma halinde dahi çok yüksek tazminatlar ödeyeceğinize dair maddeler koyuyor. Ya da oradan ayrıldıktan sonra belli süreler içerisinde benzer bir işe giremeyeceğinizi yazarak, sizi daima kendine bağımlı kılmayı hedefliyor.
  8. 1. madde için, sözleşmede yazan maaşınızın net/brüt olarak alacağınız rakamla örtüştüğünden emin olun. Sözleşmeye daha düşük bir ücret yazarak sigortanızı düşük ödeyebilir, kalan maaşınızı elden verebilir, hatta hiç vermeyebilirler. Bu durumda altında imzanız olduğu için hiç bir hak iddia edemezsiniz.
  9. 2. madde için, deneme sürecinden sonraki rakamın ve tarihin açıkça yazılmasını isteyin. "Deneme sürecinden sonra, X tarih itibariyle, sözleşmenin feshedilmemesi halinde aylık net/ brüt ücret Y kadar olacaktır." gibi bir ifade mutlaka bulunsun.
  10. Deneme süresini sözleşmede netleştirin ve sözleşmede yer alan işe giriş tarihi ile ilk bordronuza dikkat edin. Deneme süreci bahane edilerek sigortanızın birkaç ay geç başlatılma riskine karşı küçük bir tedbir.

12 Mayıs 2014 Pazartesi

BİLGİLERİM KİMLERİN ELİNDE?

Bildiğiniz üzere şu dönem yeni bir iş arayışındayım. Bu sebeple, hepimizin bildiği bazı iş bulma sitelerini aktif olarak kullanıyorum.

Geçenlerde bu sitelerden birindeki hesabıma bir mesaj geldi. Mesajın geldiği şirketin adını anımsayamadım. Sektör olarak da başvurmuş olma ihtimalim çok düşüktü. Ancak gelen mesajda başvurumun değerlendirildiği, niteliklerimden olumlu yönde etkilendikleri ve verdikleri numaradan, belirttikleri isimle iletişime geçerek mülakat için tarih ve saati belirlememi istedikleri yazıyordu. Hemen hesabımdaki başvuru kayıtlarımı inceledim. Böyle bir şirket yok.

Üyesi olduğum siteyi aradım. Durumu anlattım. "Şirket bilgileri gizli" olan firmalardan biri olabileceğini söyledi. Şirket ismini biz göremiyoruz ama güvenlik adına kendilerinin bilmeleri gerektiğini düşünerek sordum. En azından, site ile işveren arasında bir müşteri ilişkisi olduğundan, bilmemeleri imkansızdır. Fakat kendilerinin de şirket bilgilerini gizleyerek ilan veren firmaların isim bilgilerine sahip olmadıklarını söyledi. Güvenip tüm bilgilerimizi kaydediyoruz. Sonra orada iş ilanı veren firmaların güvenilirliği noktasında ilgili siteye güvenerek başvuru yapıyor, hatta görüşmelere gidiyoruz. Açıkçası bu durum beni şaşırttı.

İlgili siteden sağlıklı bir yanıt alamayınca verilen numarayı aradım. Karşı tarafta son derece lakayıt bir üslupla konuşan biri açtı telefonu. Durumu özetledim ve bilgi istedim. Bana gönderdikleri mesajı yanlışlıkla diğer şirketlerinden göndermiş olabileceklerini, inşaat firmalarından değil, çağrı merkezi firmalarından bana mesaj gönderdiklerini söyledi. Pozisyonu sordum. Çağrı merkezi yetkilisi cevabını aldım. Böyle bir başvuruda bulunmadığımı söyleyince, biz cvlere bakmışızdır, kendimize uygun gördüklerimize mesaj göndermişizdir yanıtını alınca, daha fazla sinirlenmeden telefonu kapatmaya karar verdim.

Takip eden 2 hafta içerisinde bu defa telefonuma mesajlar gelmeye başladı. İsminden, sokakta satış işi olabileceğini tahmin ettiğim bir firmadan. Fakat mesajın sonunda yine aynı şirketler grubunun adı yazıyor. Bu sefer başka bir isimle çağırıyorlar. Yeniden iş bulma sitesini aradım. Durumun beni rahatsız ettiğini ve bir çözüm bulunmasını istedim. Bu defa, cvmi işverenlerin aramasına kapatabileceklerini ancak bunu tek bir firmaya değil, tamamına uygulayabileceklerini söylediler. Yani iş arayışım süresince kendi kendime alanımı daraltacaktım; kabul edemedim.

Etrafta çeşit çeşit firma var. Firma var, "firma" var. Hepimiz güvenilir insanlarla, doğru yerlerde doğru işler yapmak amacıyla iş arıyoruz. Evet, belki bu sitelerden yararlanmak için adaylar olarak bir ücret de ödemiyoruz. Ancak bu, kimin ilanını yayınladıklarından haberleri olmamasını meşrulaştırmıyor. Özellikle yıllardır hem adayların hem de işverenlerin güvenini kazanmış bu tür yapıların daha titiz davranması gerektiğini düşünüyorum.

17 Nisan 2014 Perşembe

ÇOCUK PATRONUN DRAMI

Sanıyorum birkaç sene önce... Ben iş arıyorum... İlan, bir yönetici pozisyonuna ilişkin. Başvurduktan bir gün sonra bir telefon geldi. Karşımdaki ses, konuya tamamen yabancı bir tonda şöyle dedi: Yarın x saatte sizi bekliyorlar. Benim kafamda onlarca soru işareti gezmeye başlıyor: Hangi şirket, kim görüşmek istiyor, sen kimsin, hiç değilse görüşme tarih ve saatinin benim için uygun olup olmayacağını nezaketen sorsaydın... Önce bir kem küm ettim, sonra ilk şaşkınlığı üzerimden atıp, şirketin adı ile adresini alabildim.

Uzatmayayım, ertesi gün görüşmeye gittim. Son derece lüks bir bölgede bir apartman dairesi. Fakat kapısında davet edildiğim şirket dışında farklı bir şirket tabelası da var. Ayaklarım bir adım geri gitti ama "buraya kadar geldim artık" deyip içeri girdim. Kapıyı açan hanım beni ofise aldı. İki dk sonra gelip parfümümü sordu. Sonra gidip bulaşıkları yerleştirdi. Anladım ki beni arayan sesin sahibiydi kendisi. Her işe koşturulan ve ne iş yaptığını bilmeyen bir kader kurbanı.

Biraz bekletildikten sonra içerideki ofise yönlendirildim. Kapıdan girmemle engel olamadığım bir gülme hali aldı beni. Sürekli tebessüm ederek, gülme atağı gelince araya bir espri sokarak ya da mimik değişikliği yaparak ört bas etmeye çalıştım bu durumu. Nedenine gelince... İhtişamlı bir ofis... İtiraf etmeliyim gerçekten etkileyiciydi. Ta ki o ceylan derisi koltukta oturan, masanın arkasında kaybolmuş çocuk patronu görene kadar. Ciddi ve bir o kadar komik bakışları, tek kaşı kaldırarak ciddiyetine ciddiyet katışı, koltuğunda kasım kasım kasılışı ve bütün masaya hakim olma niyetiyle kollarını masanın tamamına yettirme çabası, yetişemeyeceğini anlayınca yeniden toparlanışı...

Neyse ben ilk gülme atağını güler yüzlü bir tanışma anı olarak toparlayıp oturdum. Konuşmanın detaylarına geçtik. Yani geçmeye çalıştık. O laf olsun diye cvnin içinde yer alan çalışma maddelerimi ana başlıklar halinde sordu, ben de gözünün önünde yazanları sesli olarak tekrarladım. Sonra ilgili pozisyonda daha önce çalışan kişinin ayrılış nedenini ve bana bağlı çalışacak ekibin kaç kişiden oluştuğunu sordum. "Kovmuş". Öyle dedi tüm nezaketiyle (!). O an bir kez daha tamam dedim içimden sil burayı listenden. Ekip de yokmuş bu arada; kendi kendimin hem ekibi hem lideri olacakmışım. Şirketi sordum, kaç kişi çalışıyor diye. Sizle beraber 3 olacağız dedi. İkinci kişiyi de sanırım tahmin ettiniz. "Biz sizi değerlendireceğiz. Ona göre tekrar aranırsınız." dedi görüşmeyi sonlandırırken. Kaç kişiyle değerlendirecekse artık... İfadenin nezaketsizliğine zaten hiç girmiyorum. Benim sinirlerim artık tamamen boşaldı, gülerek tokalaştım ve çıktım.

Ertesi gün aynı ses aradı beni. "Yarın 09:00 da başlıyorsunuz." dedi. Bende yine sorulaar sorulaar... Nereye başlıyoruz? Bari bir teklif gönderseydiniz? Neyse telefondaki hanım ile anlaşamadık. Ben şirketin diğer çalışanı olan çocuk patronumuzu istedim telefona. Lutfettiler, benimle konuştular. Dedim ki; çok teşekkür ediyorum ama ücret konuşmamıştık. Sanıyorum teklif mailinizin elime ulaşmasında bir sorun oldu? "Yoo." dedi. "Göndermedik. Sizi şirketimiz için uygun gördük." Bende şoklar ardı ardına patlıyor tabii. "Peki rakam?" diye yeniledim. Şimdi söylemeyeyim; çok düşük bir rakam telaffuz etti. "Söylemiş olduğunuz koşullarda bu rakam benim düşündüğüm rakam ile örtüşmüyor." dedim. Anlamadı. "Yani düşündüğüm rakamın altında kalıyor. Ben teşekkür edeceğim size." dedim. Şöyle dedi: "Parayı mı az buldun?" Oo yoooooo !!!!!

Bu tam olarak şuydu: Babası kendi ofisinde bir odayı çocuğa vermiş oyalansın diye. O da canı sıkıldıkça birilerini görüşmeye çağırıyor, iki laf ediyor, işe alıyor, sıkılınca yine "Kovuyorum seni!" deyip egosunu tatmin ediyor. Zavallı bir çocuk patron. Bu şekilde giderse hayatı boyunca herkesin alay konusu olma dramını yaşayacak bir çocuk. İş hayatını, zorluklarını, terfi edebilmek için harcanan eforu, arada bir sendelemeyi, hatta düşüp dizlerini kanata kanata nasıl kanatmayacağını öğrenemeyecek.

Bir kez daha dönüp aynaya bakıyorum ve şükrediyorum: Böyle cahil olmadığım ve kendimi komik duruma düşürmediğim için. Ailemin, cehaletimi ve insanlara karşı saygısızlığımı destekleyecek insanlar olmadıkları, zorlukları deneyimlememe izin verdikleri ve hatta teşvik ettikleri ve beni böyle biri gibi yetiştirmedikleri için. Gerçekten şanslıyım...

14 Nisan 2014 Pazartesi

BÜYÜK KOLEJ PDR AİLE SEMPOZYUMU NOTLARIM

Geçtiğimiz Cumartesi günü Büyük Kolej' de düzenlenen PDR aile sempozyumundaydım. Başta Gülnur Hocam olmak üzere tüm PDR kadrosunun büyük bir titizlikle hazırlamış olduğu program, birbirinden değerli konuklarla oldukça keyifli geçti. Bu değerli konukların arasında konuşmacı olarak yer almak, benim için de oldukça heyecanlı ve onur verici bir deneyim oldu :)

Aileler ve öğretmenlerimize, bireyde başarısızlığın nedenleri ve çözüm yolları üzerine bir sunum gerçekleştirdik. Başarısızlığın sebebi olarak zihinlere yerleşmiş tüm olguların dışına çıkarak, sorunun temeline indik. Gerçek potansiyelimizi kullanamamızın nedenlerini ve bu sorunu nasıl aşabileceğimizi konuştuk.

Sunumumu yaparken bir kez daha farkettik ki; toplumumuzdaki başarı algısı ve başarılı sayılabilmek için gerçekleşmesi gereken koşullar, kendimizi devamlı olarak geliştirmeyi, yenilemeyi ve mevcut potansiyelinizi mümkün olan en yüksek düzeyde açığa çıkarabilmeyi ve kullanabilmeyi gerektiriyor.

Katılıp bilgilenmek istediğim o kadar çok konu vardı ki... Maalesef ofiste beni başka işlerin bekliyor olması nedeniyle programın tamamına katılamadım. Bir sonraki sempozyumda tüm konukları dinleyebilmeyi diliyor, bu güzel organizasyonu gerçekleştiren Büyük Kolej ailesine ve organizasyon boyunca koşturan güleryüzlü PDR ekibine teşekkür ediyorum :)

16 Mart 2014 Pazar

LINE İLE YAPACAĞINIZ İŞ GÖRÜŞMELERİNİZİ KİMSE DİNLEYEMEZ

LINE’da kullanıcı bilgi ve görüşmeleri 3G, 4G ve Wi-Fi dahil tüm ağlarda şifreleniyor!

Yılın en ses getiren satın almalarından biri olan Facebook’un Whatsapp’ı  satın alması iş dünyasında “Bilgilerimiz ne kadar güvende?” sorusunu da gündeme getirdi. Avrupa’da güvenlik uzmanlarının üzerinde durdukları bu konu, hızlı hareket etmek için e-posta yerine mesajlaşma uygulamalarına yönelenleri de ilgilendiriyor. Bu nedenle birçok kullanıcı alternatif uygulamalara yönelmeye başladı bile. Bu uygulamalar arasında öne çıkanlardan birisi de LINE. Uygulamada kullanıcı bilgi ve görüşmeleri 3G, 4G ve Wi-Fi dahil tüm ağlarda şifreleniyor.   LINE’ın iç denetim yönetimi alanında üç uluslararası sertifikaya (SOC2, SOC3 ve SysTrust) sahip olan ilk mobil mesajlaşma uygulaması olması da güvenlik standartlarına verdikleri önemin bir kanıtı niteliğinde.iteliğinde.

Telefon Numaranızı Gizli Tutun

LINE’da kendinize özel bir ID belirleyerek telefon numaranızı kimselere vermeden iletişim kurabilirsiniz. Sizi LINE ID’nizi kullanarak ekleyen kişiler telefon numaranızı göremezler. LINE ID’nizi belirlemek için Diğer/Daha Fazlası > Ayarlar > Profil menüsünü kullanabilirsiniz.

Telefon numaranıza sahip kişilerin LINE arkadaşları listesine otomatik olarak eklenmek istemiyorsanız “Başkalarının Eklemesine İzin Ver” seçeneğini kapatabilirsiniz. Böylece sizi sadece LINE ID’nizi paylaştığınız kişiler ekleyebilir.

Tanımadığınız Kişilerin Sizi Rahatsız Etmesine Engel Olun

Anlık mesajlaşma uygulamaları kullananların korkulu rüyalarından birisi de yanlışlıkla alakasız bir mesajlaşma grubuna eklenmektir. LINE’da tanımadığınız kişilerin bulunduğu bir grup sohbetine davet edildiğinizde grupta bulunan kişiler telefon numaranızı göremiyor.

Tanımadığınız bir kişi size mesaj attığında LINE otomatik olarak  “Ekle”, “Engelle” ve “Şikâyet et” seçeneklerini sunuyor. Eğer size mesaj gönderen kişiyi tanımıyorsanız kolayca engelleyebiliyorsunuz.

Telefonunuz Yanınızda Olmasa Da Mesajlarınızı Koruyun

Yazışmalarınızı meraklı gözlerden korumak için LINE’a şifre koyabiliyorsunuz. Diğer/Daha fazlası > Ayarlar > Gizlilik ayarlarından “Şifre Kilidi”ni kullanarak LINE’ın her açılışta şifre sormasını sağlayabiliyorsunuz.

Ayrıca “Sohbet Odası Ayarları”ndan tüm sohbet geçmişinizi ve sohbetler içerisinde paylaştığınız tüm dosyaları tamamen silebiliyorsunuz.

Bir arkadaşınız LINE’dan size mesaj yazdığında bildirimin ekranda mesaj okunacak şekilde belirip belirmemesi ile ilgili ayarlarınızı da istediğiniz gibi düzenleyebiliyorsunuz. Bildirim ayarlarında yer alan “Önizleme göster” seçeneğini kapattığınızda, yeni bir mesaj geldiğinde ekranda gelen mesaj yerine “Bir mesajınız var!” yazısı görünüyor.

Paylaşımlarınızı Gizleyin

LINE’ı rakiplerinden ayıran bir diğer özelliği de ileti, fotoğraf, video, bağlantı gibi paylaşımların yapılabildiği, sosyal medya yapısına sahip Timeline ve Home özellikleri. LINE’daki Timeline ve Home hareketlerinizi yalnızca arkadaşlarınız görebiliyor. Ancak burada da iletilerinizin kimler tarafından görüntülenebileceğini belirleyebiliyorsunuz.

Timeline’ınızda paylaşmak istediğiniz iletinizi hazırlarken alt menünün en sağında bulunan “Kişiler” sembolüne tıklayarak iletinizin gizlilik ayarlarını yapabilirsiniz.

Nerede, Ne Zaman İsterseniz Güvenle Konuşun, Mesajlaşın!

LINE'ı tüm akıllı telefonlarda (iPhone, Android, Windows Phone, Blackberry, Nokia), tabletlerde ve hatta bilgisayarınızda bile kullanabilirsiniz.

Kullandığınız cihaza uygun LINE indirmek için: http://line.me/tr/download

Bir boomads advertorial içeriğidir.

23 Şubat 2014 Pazar

Samsung, Hayalinin Peşinden Gidenleri Arıyor

Samsung,dünya çapında ses getiren “Hayalinin Peşinden Git” kampanyası ile  tutkusunun peşinden koşanları başvuruya davet ediyor.

İstanbul, 07 Şubat 2014 - Samsung Electronics, tüm dünyada hayallerini ve tutkularını hayata geçirmek için teknolojiyi kullanan insanların sahip oldukları potansiyeli keşfetmeyi, paylaşmayı ve desteklemeyi hedefleyen “Hayalinin Peşinden Git” kampanyasını Türkiye’de başlattı. Başarılı mesleki kariyerleriyle tanınan ünlü mentorların da, başvuranlara fikir önderliği yapacağı kampanyaya başvuru için  www.hayalininpesindengit.com adresi ziyaret edilebilir. Kampanyaya başvurular 28 Şubat 2014 tarihine kadar devam ediyor.

“Hayalinin Peşinden Git” kampanyasının kazananları, Samsung ve mentor desteğiyle potansiyellerini açığa çıkararak, hayallerini gerçeğe dönüştürme fırsatını yakalıyor.

Her gün, heyecan verici şeyler yapmak için Samsung ürünlerini kullanan insanlardan ilham alan kampanya; tutkulu kullanıcıları hayallerini ve fikirlerini paylaşmaya davet ediyor. Fotoğrafçılık, mutfak sanatları, spor ve girişimcilik alanlarında başvuruların kabul edildiği kampanyanın kazananları  projelerini hayata geçirme evresinde Samsung’un teknoloji desteğinin yanı sıra, aralarında Fotoğrafçı ve eğitmen Muammer Yanmaz, Kantin’in sahibi ve şefi Şemsa Denizsel, Spor spikeri ve yazarı Caner Eler ve B-Fit’in kurucu ortağı, girişimci ve Schwab Vakfı tarafından “2013 Yılının Sosyal Girişimcisi” seçilen Bedriye Hülya’nın da bulunduğu mentorlerin tecrübelerinden faydalanma fırsatı da bulacak.    

Samsung Electronics Türkiye Başkanı Yoonie Joung projeyle ilgili olarak;  “Samsung olarak teknolojinin, hayal gücüyle bir araya geldiğinde insanların hayatına anlam kazandırdığına inanıyoruz. Dünyanın dört bir yanında insanlar, Samsung teknolojisini kullanarak farklı ve yenilikçi başarılara imza atıyor. Ortaya çıkan hikayelerin yarattığı ilham doğrultusunda geliştirdiğimiz “Hayalinin Peşinden Git”  kampanyasını Türkiye’de hayata geçirmekten mutluluk duyuyoruz. Diliyoruz ki bu proje ile, Türkiye’deki tüketicilerimizin sadece kişisel tutkularını keşfetmelerine değil, aynı zamanda dünya üzerindeki diğer tüketicilere de ilham vermelerine yardımcı olacağız” dedi.

Katılım koşulları

“Hayalinin Peşinden Git” kampanyasına  www.hayalininpesindengit.com adresinden ya da Samsung Türkiye Facebook sayfasındaki “Launching People” uygulamasından başvurmak mümkün. Başvurular, 28 Şubat 2014 tarihine kadar gerçekleştirilebilecek.

Bir boomads advertorial içeriğidir.

10 Şubat 2014 Pazartesi

5 ADIMDA MÜLAKATA HAZIRLIK


Bugüne dek mülakat sırasında yapılması ve yapılmaması gereken şeylerden söz ettik. Peki mülakata davet edildiğiniz andan mülakat gününe kadar neler yapmalı?
  1. İş tanımını ve aranan nitelikleri yeniden gözden geçirin: Referans olması için deneyimlerinizin içinden somut örnekler bulun. Aranan nitelikler arasında "liderlik", iş tanımı içerisinde "proje yönetimi" varsa, başarıyla sonuçlanmış bir proje çalışmanızı ve bu süreçte yaşadığınız liderlik deneyimlerini paylaşmak üzere hazırlık yapabilirsiniz.
  2. Kurumun misyon ve vizyonunu inceleyin: Kurumun neden kurulduğu ve hedeflerine ilişkin bilgi toplayın. Mülakat günü vereceğiniz yanıtlarda, bu alanlardaki küçük noktaları kullanmanın faydasını görebilirsiniz.
  3. Kurum ve mümkünse mülakatçı hakkında kendi yayınları dışında bilgi toplayın: "Kaç çalışanı vardır, eski çalışanları şirket hakkında neler söylüyor, sık sık eleman çıkarılır/değiştirilir mi, mülakatınızı yapacak kişinin vasıfları nelerdir, daha önce hangi görevlerde bulunmuştur" gibi sorulara bulacağınız yanıtlar, mülakatta hangi noktalarda temkinli olmanız ya da hangi soruları sormanız gerektiği noktasında size yardımcı olacaktır.
  4. Mülakat için uygun kıyafetler seçin: Herkesin bildiğini sandığımız ama hala en çok hata yapılan noktalardan biri maalesef. Evet, takım elbise başlığında genelleştiriyoruz ancak lütfen kol-paça boyuna, ütülü ve temiz olmasına, takı, makyaj ve parfümde sadeliğe dikkat edin. Aksi gerçekten çok rahatsız edici oluyor.
  5. Gideceğiniz yerin mesafesini, nasıl gidildiğini ve ne kadar sürdüğünü öğrenin: Mülakat yerine fazla erken gitmek de geç kalmak kadar yanlış. Gitmeden bir gün önce mutlaka bulunduğunuz yerin kuruma mesafesini ve nasıl gidildiğini öğrenin. Mülakat saatini göz önünde bulundurun. İş giriş-çıkış saatlerine denk geliyorsa trafiğe takılma riskini göz önünde bulundurun.

7 Şubat 2014 Cuma

İYİ BİR ÇALIŞANDAN "KURTULMAK" İÇİN 15 İPUCU


Bazen işverenler nitelikli çalışanlarından sıkılırlar. "Salla başı al maaşı, maaşı almasan da salla başı" türü elemanlarla "çalışmak" daha cazip gelir. Böyle durumlarda işverenin imdadına yetişecek birkaç ipucu. Buyrun efenim:
  1. Yaptığı çalışmaları takdir etmeyin, hatta görmezden gelin, aşağılayın.
  2. Sürekli açığını arayın ve her zaman eksik bir şeyler bulun.
  3. Onu en niteliksiz, en tembel çalışanlarla kıyaslayın, adına eşitlik diyin.
  4. Fütursuzca hesap sorun, açıklamalara kulak tıkayın.
  5. Mümkünse hesap sorduğunuz şeylerin yapılabilmesi için gerekli imkanları tanımamış olun. (maddi kaynak sağlamayın, aynı anda başka bir şey daha yapmasını isteyin)
  6. Söylediğiniz şeyleri inkar edin, söylemediklerinizi söylediğiniz konusunda ısrar edin.
  7. Kameralarla dakika dakika izleyin.
  8. Konuşmalarınızla iğneleyin.
  9. Nefes almadan söyleyeceklerinizi sıralayın. Sonra hızla ortamı terk edin. Cevap verme, kendini savunma ya da soru sorma fırsatı bırakmayın.
  10. Ondan sizin için fedakarlıklar yapmasını isteyin. Menfaatleriniz olduktan sonra tüm bunları unutun ve istediğiniz gibi çalışmadığını söyleyin.
  11. Onu aptal yerine koymaya çalışın.
  12. Kendinizi ondan daha zeki olduğunuz yalanına inandırın. Böylece ona yapacağınız her haksızlık girişiminde gereken cesareti kendinizde bulabileceksiniz.
  13. Onu asla dinlemeyin. Sonra onu dinlemediğiniz her konuda onun dediğine gelin ve buna rağmen tereddüt etmeden onu suçlayın.
  14. Ona önce tam yetki verdiğinizi söyleyin. Sonra yaşanan her durumda ona güvenmediğinizi gösterin. Adına prensip diyin.
  15. Hakkının çok altında bir maaş karşılığında çalıştırın.
Önemli not: Bütün bunları yapmadan önce bir önceki ayın maaşını yatırmadığınızdan emin olun. Hem biz zaten sizin şamar oğlanınız olmak için aldık o diplomaları. Çekinmeyin efenim.

Artık eserinizle gurur duyabilirsiniz:)


30 Ocak 2014 Perşembe

EYVAH BATIYORUZ !

Uzun süredir çalışma düzenimin yoğunluğu ve yorgunluğu nedeniyle yazı yazmaya fırsat bulamıyordum. Geçirdiğim küçük operasyon nedeniyle istirahatte olduğum şu iki-üç gün bu açığı kapatmaya çalışacağım:) Konular birikti, ben de şu günlerde iflas haberleri gündemde sıkça yer alınca , şirketlerin iflas sürecinde ekonomik nedenlerin dışındaki noktaları kaleme almaya çalıştım:

Maaşlar bir kaç aydır gecikmeli olarak yatıyor. Bazı aylar geç yattığı yetmezmiş gibi bir de parça parça yatıyor. Üst yönetim gergin, tahammülsüz. Panik halinde sürekli bir şeyler istiyor. Hep suçlayacak birilerini arıyor. Her gün birine çatıyor. Kriz çoktan kapıdan içeri girmiş ama onlar durumu yeni fark ediyor. Kriz ve belki de iflasa giden yolda patronların yaptığı hatalardan beşine bakalım:

Tek adam sendromu: Tüm çalışmaların tek hakimidir. Kurumsallığı ve profesyonel bir organizasyonu reddeder. Kendini yedeklemez. "Benim olmadığım bir durumda soruna kim müdahale eder, krizi kim sönümlendirir?"i hesap etmez. Birçok konuyu kendinden sonraki yetkili ile paylaşmaz. O tek adam gider, çıktığı kapıdan krizin ilk işaretleri girer.

Düzenli bir takip olmaması nedeniyle zamanında müdahale edememe: Hazırlanan raporları dikkate almaz hatta çoğunlukla okumaz. Yapılan olağanüstü toplantı çağrılarını reddetmek için hep bir bahaneleri vardır. Katıldığında büyük ihtimalle müdahale için geç kalınmıştır. Kimseyi konuşturmaz, panik içinde sorunları sıralar, geçici ve yanıltıcı "çözüm"ler için etrafa talimatlar savurur.

Açgözlülük ve tatminsizlik: Gerçeklikten uzaktır. Mevcut durumu asla tam olarak göremez. Hep en fazlasını ister. Tamamen kaybetmektense, makul fedakarlıklarla bir kısmını kazanma/ elde tutma fikrini her defasında reddeder. Ona göre daldaki 3 kuş, her zaman elindekinden önemlidir.

Sabırsızlıktan doğan plansızlık: Genellikle gelişmiş bir öngörü becerileri yoktur. Sorunu son dakikada kabullendiklerinden, hedef için sabırsızdırlar; planlanan süreci umursamaz hatta gereksiz görürler. Zemin oluşturmadan atılan aceleci adımlar başarıya ulaşmaz. Kaybedilen enerji, çalışanda motivasyon kaybına neden olur. Patrona olan güven ve işe olan inanç kaybedilir.

Her şeyi ben bilirim, en iyi ben bilirim inadı: Önce bir ekip kurar, sonra hepsini çöpe atar. Her birine vasıfsız birer eleman muamelesi yapar. İşi, bilene bırakmaz. Karar alması, süreci yönlendirmesi için görevlendirdiği çalışanlara ısrarla doğru sandığı yanlışları yaptırır. Oysa öğrenmesi gereken bir süreç ve işin içindeki insanların paylaşacakları endişe ve önerileri vardır.

Böyle patronlar kaçınılmaz sonu hak ediyorlar da, maalesef olan tüm çalışanlara oluyor.