31 Ekim 2013 Perşembe

MÜLAKATTA ADAY NEYİ, NASIL SORMALI?

İş görüşmelerinde soruları hep mülakatçının sorduğu yönündeki genel kanı değişiyor. Bu hem kendinizi farklı kılmak için bir fırsat, hem de mülakatı yapan kişinin sizi tanıması ve değerlendirmesi kadar, sizin kurumu tanımanız da önemli.
 
Genellikle mülakat sonunda mülakatı yapan kurum yetkilisi sormak istediğiniz bir şey olup olmadığını sorar. Sorular akıllıca hazırlanmış ise, adayın ciddiyetini ve istekliliğini gösterebileceği önemli noktalardan biri. Ancak her aklınıza geleni sormamak da bir o kadar önemli.
 
Yani eğer kurumun bir web sayfası varsa kurum hakkındaki temel bilgiyi buradan alarak iş görüşmesine gitmelisiniz. Kaç yılında kurulmuşlar? Kaç kişi çalışıyor? Şirketin faaliyet alanı nedir? gibi soruların yanıtlarını web sayfalarında bulabilirsiniz. Sayfada var olan bilgileri incelemeden mülakatçıya sormak, ilgisiz bir imaj çizmenize neden olabilir. Eğer bulamamışsanız, sayfalarını incelediğinizi ancak merak ettiğiniz ve yanıtını bulamadığınız bazı noktalar olduğunu paylaşabilirsiniz. Bu, sizin görüşmeye gerçekten değer verdiğinizi ve işi ciddiye aldığınızı gösterir.
 
Sorular daha çok mülakatın içeriği ile bağlantılı olacaktır. Örneğin;
 
  • Kurumunuzda terfi sisteminin aktif olarak çalıştığını söylemiştiniz. Aday olduğum pozisyon için öngördüğünüz terfi planlaması hakkında bilgi alabilir miyim?
  • İlandaki iş tanımının dışında, bu pozisyon için alınacak adaydan beklentileriniz var mıdır, nelerdir?
  • Kurum içerisindeki yapılanma nasıldır?
  • İşe alım süreci hakkında bilgi alabilir miyim?
  • Aday olduğum pozisyon yeni mi açıldı yoksa daha önce var mıydı? Var ise daha önceki çalışanın ayrılış sebebini öğrenmemde sakınca var mı?
  • Şirketinizin sunduğu yan haklar var mıdır, varsa nelerdir?
  • Mevcut personeli geliştirmeye yönelik eğitim çalışmalarınız var mı? gibi...

28 Ekim 2013 Pazartesi

BİR ÇALIŞAN NASIL KAYBEDİLİR?

Bazı kaynaklar çalışanları kategorilere ayırmış. Şirketine bağlı olanlar ve olmayanlar, başladığı ilk yerden emekli olanlar ve sık sık iş değiştirenler gibi...
 
Bence şirketleri ve işverenleri de ayırmak gerek. Çalışanları işe alırken dürüst olanlar ve olmayanlar, işi uzmanına bırakanlar ve burnunun dikine gidenler...
 
Onlarca şirket, nitelikli çalışanlarını bir bir kaybetmeyi nasıl başarıyor, bakalım:
 
1. Mülakat sırasında söylenen yalanlar, gizlenen gerçekler...
 
"Çalışma saatlerimiz 09:00-18:00. Çok istisnai durumlar haricinde mesai yapmayız." deyip, fazla mesaileri rutinin bir parçası haline getirmek.
 
"Satış başına prim veriyoruz." deyip, maaş günü gelince "Aa ama prim için gerekli olan sınırı tutturamadınız." diyebilmek.
 
" Sigortanız zaten yatacak, o konuda konuşmaya gerek yok." deyip, ay sonunda çalışanın önüne asgari ücret üzerinden ödenmiş bir çizelge koymak.
 
"Sizden beklediğimiz çalışmalar bunlar. Bunların dışında başka bir çalışma beklemiyoruz." deyip, imzayı attıktan sonra emrivaki işleri ard arda sıralamak.
 
"Maaşlarımız düzenli olarak ödenir." deyip, çeşitli bahanelerle maaşları geciktirmek.
 
Ve hepimizin tecrübelerinden ekleyebileceği onlarca örneğin insanda yarattığı kandırılmışlık hissi, ofisin kapısına doğru atacağınız ilk adımların zeminini oluşturuyor.
 
2. Çalışanın işini zorlaştıran ilgisizlikler...
 
Çalışanların paylaştığı sorunlara kulak verilmemesi, işte aksamalara sebebiyet verebiliyor. Talep edilen iş için gereken materyallerin bulunmaması, talebe rağmen temin edilmemesi çalışanlar için en büyük zorluklardan biri. Yetersiz ekipman ve bu koşullarda gerçekleşemeyecek işleri talep eden işverenin kaprisi çekilmiyor.
 
3. "Senden çok var" edası...
 
Özellikle çalışmalarında kaliteye önem vermeyen işverenlerin sıklıkla yaptığı bir hata. İyi çalışan giderse, onun kadar iyi olmasa da mutlaka bir çalışan bulacağını biliyor. Ve yapılacak işin kaliteli olmasındansa, daha rahat sömürülebilir bir çalışana daha az ücretle daha çok iş yaptırmak tercih ediliyor.
 
4. "En iyi ben bilirim"ciler...
 
Her işin uzmanını işe alıp, sonra da her işe burnunu sokanlar. İnsana "Bu diplomayı boşuna mı aldım, boşuna mı bu alanda yıllarca çalıştım ben?" sorusunu sorduruyorlar. Çalışanın önerisine kulak asmayıp, burunlarının dikine gidiyor, hatta bazıları duvara çarptıktan sonra hesabı çalışana sorabiliyor.
 
5. Hiç vermeden hep almak isteyenler...
 
"Aman kasamızdan bir kuruş çıkmasın, ama hep kazanalım." mantığı öyle boyutlarda yaşanır ki, mümkün olsa etraftan yapılacak şirket giderleri için sponsorluk istenecektir. Genellikle işe hep yeni bir iş eklenir ama maaşa dahası asla eklenmez. Bu gibi yerlerde patron hep birşeyler ister. Şu işi yapmak için şu kadar bir bütçeye ihtiyaç var dersiniz, önce yapalım sonra veririz der. Böyledir mantık, değiştiremezsiniz.
 
Sonra bu şirketler fazla gitmez, kapanır. Sonu baştan bellidir aslında; kaz gelecek yerden tavuğu esirgeyen, ama bir kümes dolusu kaz isteyip çalışanlara ofisi zindan eden yönetimler hem kazsız hem çalışansız kalmaya ve kapıya kilidi vurmaya mahkum oluyor sonunda.
 

10 Ekim 2013 Perşembe

GRUP MÜLAKATINI AVANTAJA ÇEVİRİN





Grup mülakatları, son yıllarda kurumların sıklıkla başvurduğu bir teknik. Şirketlerin grup mülakatını tercih etmesinin ardında farklı nedenler olabiliyor. Başvuran aday sayısının fazla olmasından dolayı elemeyi kolaylaştırma ve zamandan kazanma gibi nedenlerin yanında,






  • Liderlik vasıfları
  • Grup içerisindeki tutum ve davranışları
  • İkna kabiliyeti
  • Kendini ifade etme biçimi
  • Stres yönetimi becerisi
  • Pratik zeka
  • Yapıcılık
  • Hızlı ve akılcı çözüm üretebilme becerisi
  • Hedef odaklı çalışma becerisi
  • Analiz yeteneği
  • Bir vaka üzerinde aynı anda birden fazla dış etkenin etkilerini değerlendirerek karar verebilme becerisi
  • Zaman yönetimi
  • Karşısındakini etkin dinleme becerisi
  • Etkili konuşma becerisi
  • Özgüven
gibi birçok farklı kriter, adayın rakipleri arasında çok daha rahat değerlendirilebiliyor.

Özellikle bankalar gibi geniş çaplı personel alımları gerçekleştiren kurumlarda ortalama 5000 aday ile sürece başlandığını göz önünde bulundurduğumuzda, rakiplerin arasından sıyrılıp şirketten davet almak için birşeyler yapmak ya da bazı şeyleri yapmamak büyük önem taşıyor. İşte onlardan birkaçı:

  1. Sakin olun ve iyi bir başlangıç için iyi bir analiz yapın: Heyecanla paniği birbirine karıştırmayın. Pozisyon için istekli ve heyecanlı olmak ayrı, rakipler ve sizi izleyen mülakatçıların karşısında paniğe kapılıp kekelemek ayrıdır. İlk sözü söyleyen her zaman yarışı kazanamıyor maalesef. Dolayısıyla acele etmeyin. Konuyu, kendi savunacağınız görüşün ve karşı tarafın savuacağı görüşün analizini iyi yapın. Rakipleriniz umarsızca birbirlerinin söylemlerine sadece muhalefet edip mantıklı öneriler getiremezken devreye girin, sakin ve kararlı bir ses tonu ile durumun kısa bir analizini yapıp önerinizi paylaşın. Tüm dikkatleri üzerinize çekeceğinize şüphe yok.
  2. Ekibinizin hem bir parçası hem de lideri olun: Eğer münazara için 2 gruba ayrılmışsanız ve savunacağınız konu belirli ise, size verilen düşünme süresi içerisinde önce kendi ekibinizi koordine edin. Fikirlerini alın, ortak bir kağıda yazın. Bu fikirler üzerinden giderek savunma geliştirmeyi önerin ve ekibi buna itin. Ancak her düşüncenizi ekiple paylaşmayın. Bırakın kilit noktalarda altın vuruş sizin olsun. Böylece hem ekip çalışmasına uygun, hem liderlik vasıflarına sahip bir imaj çizeceksiniz.
  3. Karşınızdaki konuşmacıyı etkin dinleyin: 1. madde ile bağdaşan bir unsur olarak etkin dinlemek grup mülakatlarında başarılı olmanın sırrı. Karşınızdakini çok iyi dinleyin. Bırakın konuşsun. Bir süre sonra kendini tekrarlamaya ve hata yapmaya başlayacaktır. İlk söylemleri ile sonradan yaptıkları konuşmalar arasındaki çelişkileri bulup çıkarın. Kendilerini zora sokacak ifadeleri yakalayın ve bunların üzerine gidin. Aslında onların da bu ifadeleriyle sizin savınızı desteklemiş olduklarını gösterin. Elbette etik sınırlar çerçevesinde :)
  4. Yapıcı olun: 3. maddeyi uygularken saldırgan bir tavır ya da açığını yakalamaktan mutlu olmuş bir yüz ifadesi takınmayın. Karşı tarafın açıklarını yakalarken, görüşlerine değer verdiğinizi de hissettirin. "Şu noktada size katılıyorum ancak x konuda önerdiğiniz durumdan söz etmek şu nedenlerle mümkün olmayacaktır. Bunun yerine şöyle bir öneri sunuyorum. Bu önerinin uygulanması halinde önerimde yer alan şu noktalardan dolayı şu durumlar düzene girecek ve sorun çözümlenecektir." gibi bir ifade hem dikkatli hem yapıcı bir imaj çizmenize yardımcı olacaktır.
  5. Konudan çok fazla uzaklaşmayın: İnsanlar genellikle yetersiz kaldıklarını hissettikleri konudan uzaklaşıp, kendilerini daha donanımlı hissettikleri konulara yoğunlaşmayı tercih ederler. Karşı tarafın böyle anları, sizin en güçlü olacağınız zamanlardır. Nerelerde yanıtsız kaldıklarını tespit edip o noktalara yoğunlaşın. Konuyu, sizi izleyen mülakatçıları rahatsız etmeyecek biçimde bu noktalar etrafında yeniden şekillendirin. Bir süre sonra rakibiniz zaten çözümsüz olduğu bir konuda daha fazla mücadele edemeyecek, etse bile vereceği yanıtlar boş muhalafetin ötesine geçemeyeceğinden avantajlı duruma geçeceksiniz.
  6. Zamanınızı iyi kullanın: Herkes sırası ile fikrini söyleyecekse, her aday için önceden bir zaman dilimi ayrılmıştır. Burada verilen düşünme süresinde hızlıca söyleyeceklerinizin planını yapın. Düşüncenizi net, anlaşılır bir biçimde ifade edin. Eğer 2 grup söz konusu ise ve süre bölünmemişse, kimseyi konuşturmamazlık etmeyin. Herkesin fikrini söylemesi için fırsat verin. Ancak devreye girmeniz gereken yeri çok iyi ayarlayın ve kalan süre doğrultusunda mülakat akışını siz yönlendirin. Güçlü savlarınızı söyleyebileceğiniz alanlara yavaş yavaş geçiş yapın. Söyleyeceklerinizi çok dalandırmayın ki karşı taraf aksi bir şey söylediğinde yanıtlayıp onları ikna edebilecek zamanınız kalsın.
  7. Bir vaka üzerinde birden fazla şeyin etkili olabileceğini unutmayın: Olayları değerlendirirken karşı taraf size bir önerme ile gelecektir. Söyledikleri şey tek başına doğru kabul edilebilir. Ancak aynı sürece etki eden onlarca faktörün varlığından söz edebilir misiniz, bunu hızla analiz edin. Eğer söz edebiliyorsanız, ve dğer faktörler devreye girdiğinde sonuc farklı yönlerde etkiliyorsa bunları devreye sokun. " Söylediğiniz doğru ancak bunu sölerken şu koşulları göz önünde bulundurdunuz mu? Bunlar için bir öneriniz var mı?" gibi sorular yöneltin. Ardından neden doğru olmayacağını ve çözüm için neler yapılması gerektiğini siz söyleyin.