7 Aralık 2012 Cuma

KİŞİSEL İMAJ OLUŞTURMA

Çok iyi bir okuldan diplomanız, üç yabancı diliniz ve bir dolu sertifikanız var. Ama ya istediğiniz işi alamıyorsunuz, ya da işinizde terfi edemiyorsunuz. Her şeyinizin tam olduğunu düşünüyor, müşterilerle ilişkilerde satış yapamayışınıza bir anlam veremiyorsunuz. 5 yıldır aynı şirkette, aynı pozisyonda devam ediyorsunuz. Oysa sizden çok sonra gelenler, şimdi sizin üstünüz oldular. Üstelik ne diplomaları sizinkinden daha iyi, ne de bu kadar fazla dil biliyorlar. Peki neden?

Şimdi şöyle bir aynaya bakın. Ve kendinize şu soruları sorun:

-Bugüne kadar iş ve özel hayatıma dair neler istedim?
-Hangilerine ulaştım, hangilerine ulaşamadım?
-Neden ulaşamadım, neleri yanlış ya da eksik yaptım?
-Peki bundan sonra, istediklerimi elde etmek için neler yapmalıyım?

İşte bireyleri kişisel imaj oluşturmaya yönlendiren sorular bunlar. 

Araştırmalar gösteriyor ki; insan beyni ilk 10 sn içinde, tanıştığı insan hakkında kalıcı bir algıya sahip oluyor. Yani ilk izlenim çok önemli. Daha sonraki süreçte yaptığınız konuşmalar ve davranışlarınız, karşı tarafın zihninde yarattığınız algıyı düşük oranda değiştirecek, ancak temel kanı çoğunlukla aynı kalacaktır.

Düşünün ki bir projeniz var ve sponsor desteğine ihtiyaç duyuyorsunuz. Telefon görüşmeleri yapıldı, randevuyu da zar zor aldınız. Ve büyük gün geldi. Siz ise günlük kıyafetleriniz, son dakikada topladığınız saçlarınız ve alelacele sürülmüş rujunuzla karşılarındasınız. Karşı tarafı projenizin sponsoru olmaya ikna etmek için sadece projenizin içeriğine güveniyorsanız yanılıyorsunuz. Proje ne kadar sağlam olursa olsun, birlikte çalışacakları ve sponsor olacakları kişinin bu özensiz görünümü, özellikle ilk karşılaşmada böyle bir görüntü çizilmesi, karşı tarafa tereddüt yaşatacak, belki de sponsorluktan vazgeçmesine sebep olacaktır.

Peki Kişisel İmaj Nasıl Yaratılır?

İmajınızı yaratma işini üç başlıkta yapabilirsiniz:

  1. Giyim
  2. İletişim
  3. Davranış
1. Giyim

Her zaman çok iddialı parçalar kullanmak ve koyu makyajlarla dolaşmak doğru giyinmek demek değil elbette. Başarılı bir imaj yaratımı için bulunduğunuz ve hedeflediğiniz pozisyona uygun giyinmelisiniz. Genel hatlarıyla, iş yaşamında giyiminizi aşağıdaki noktalara dikkat ederek şekillendirebilirsiniz.
  • Pazarladığınız mal ve/ veya hizmet
  • Müşteri profili
  • Çalışılan kurum/ kuruluşun belirlediği yönetmelik
Bulunduğunuz pozisyona uygun olarak giyiminiz ve makyajınız daha mütevazı ya da daha iddialı olabilir. Örneğin; bir yardım kuruluşunda çalışıyorsunuz ve hizmet verdiğiniz kitle düşük bir sosyo-ekonomik ve sosyo-kültürel düzeye sahip. Böyle bir kitleyle çalışırken, iddialı kıyafetler ve aşırı bir makyaj, hizmet verdiğiniz kitlenin sizi yadırgamasına ve çalışmalarınızın istediğiniz başarıya ulaşmamasına neden olabilir. Çünkü böyle bir kitle, sizi kendilerinden biri gibi görürken, aynı zamanda sizin otoritenizi de hissetmelidir ki, onlar için yaptığınız çalışmalar amacına ulaşsın.

Bu özel bir örnek elbette. Biraz daha genel bir durum olarak yukarıdaki proje örneğini düşünebilirsiniz.

Öte yandan, birlikte çalıştığınız ofis arkadaşlarınızla da aranızda bir uyum yakalamalısınız. Araştırmalara göre, üniforma giyen çalışanların kendi aralarındaki ve kuruma olan bağlılığı artıyor. Demek istediğim, bir örnek giyinmeniz değil. Aşağı yukarı aynı çizgiyi yakalamanız. Örneğin herkes ortalama markaların gömlek ve hırkalarını giyiyorsa, sizin her gün pahalı markaların gösterişli elbiseleriyle işe gitmeniz, ofis arkadaşlarınızla aranızdaki bağı zayıflatacaktır. 

Bir yandan da, hedeflediğiniz pozisyona uygun giyinin diyorum. Yani farklı olun, dikkat çekin, istediğiniz pozisyona hazır olduğunuzu gösterin. Biraz önce söylediklerimle çelişiyor gibi, farkındayım :) Burada dengeyi kurmak önemli. Stil sahibi olun. Bunu saçınızın kesimiyle, taktığınız kolyelerle, kendinize has mimiklerinizle, kullandığınız kalemlerle bile oluşturabilirsiniz. Detaylara özen gösterin. Böylece hem farkınızı yansıtmış olacaksınız, hem de grubun dışında kalmayacaksınız.

Unutmadan!... Nerede ne iş yapıyor olursanız olun, abartıdan kaçının. Kozmetik mağazalarında bile, eline geçirdiğini yüzüne sürmüş abartısındaki satış danışmanları korkunç görünüyor. Hafif ve aydınlık bir makyaj, bakımlı tırnaklar, temiz ve özenli kıyafetler, stilinizi yansıtan küçük objelerle sizi istediğiniz imaja sokacaktır.

2. İletişim

İlk 10 saniyeyi atlattınız. Karşı tarafta bıraktığınız olumlu imajın, ağzınızı açmanızla zedelenmesini istemezsiniz değil mi? Sözlü iletişimde doğru kelimeleri kullanmaya özen gösterin. "Ya, ne bileyim, bilmem ne..." gibi ifadeler imajınızı zedeleyecektir. Argo kullanımından söz etmiyorum bile. Diksiyonunuz düzgün olsun, gerekiyorsa kursa gidin. Bunların yanı sıra, konuşma tarzınızı olumlu çerçevede sürdürmek de stilinizin bir parçası olmalı. Örneğin; karşı tarafın söylediklerini çok saçma buldunuz. Şimdi kendinizi tutamayıp bu duyduklarınızın çok saçma olduğunuz söylerseniz, biraz önceki tüm hazırlıklarınızı çöpe attınız demektir. Onun yerine şöyle bir yol deneyin: " Söyledikleriniz gerçekten ilgimi çekti,  ancak soru işaretlerim var. Acaba önerdiğiniz şey, su soruna nasıl bir çözüm sunar?" Ya da " Bu benim aklıma gelmemişti. Benim de şöyle bir düşüncem var. Siz ne dersiniz?"

İyi bir dinleyici olun. Empati kurun. Karşınızdaki kişi sizden ne istiyor, ne bekliyor. İçinde bulunduğu durumun zorlukları neler, tek tek üzerinde durun.

3. Davranış

Nazik olun ve bu nezaketinizi hiçbir durumda kaybetmeyin. Müşteriler ya da iş ortaklarınız sabrınızı zorlayacaktır. Görgü kurallarıyla tanışmamış insanlarla tanışabilirsiniz. Tahammülü zor olsa da, bunu nezaketinizden ödün vermeden aşabileceğinizi hatırlayın. Ya da tam tersi. Hedeflediğiniz pozisyonu elde etmek için patronlarınızın dikkatini çekeyim derken, yöneticilik vasıflarınızın ne denli üstün olduğunu kanıtlama çabasıyla sağa sola bağırıp çağırmayın. Pozisyonu alamadığınız gibi, bolca da düşman edinmiş olursunuz.

Davranışlarınızın önem taşıdığı bir başka yer de iş yemekleri. İş yemekleri, ofis ortamının dışında olması nedeniyle davranışlar açısından tereddüt yaratıcı olabilirler. Ama unutmayın ki, hala iş yapıyorsunuz. Çatal bıçak kullanışınızdan, alkol tüketim oranınıza, kendinizi yemeğe odaklayıp karşınızdakini dinlemeyişinizden, garsona hitabınıza kadar her hareketiniz hakkınızda verilecek notu oluşturan parçalardır.

Kendinize soruları sordunuz, cevaplarını önünüze koydunuz. Uygun giyim tarzını buldunuz. Doğru iletişimler kurdunuz. Davranışlarınıza çeki düzen verdiniz. Tüm bunları yaptığınızda, ilk farkı kendiniz hissedeceksiniz. Öz güveniniz artacak. Daha dinamik ve daha başarılı olacaksınız. İlk dönüşler böyle olacak. Ardından istediğiniz pozisyona geldiğinizi, sözünüzün daha çok dinlendiğini, daha çok saygı uyandırdığınızı göreceksiniz:)

3 yorum:

  1. verdiğiniz bilgiler için teşekkürler. Kanaatimce insanlar saygı çerçevesinde samimiyeti ister. Bu yaklaşım hakkında fikrinizi almak isterdim. Saygı ve selam . M Kürşat Çimen

    YanıtlaSil
  2. Merhaba Kürşat Bey,

    İlginiz için teşekkür ederim. Düşüncenize katılıyorum. Samimiyet çoğunlukla, aradaki sınırların kalkması ve ciddiyetin kaybolması gibi algılansa da, belirli sınırlar korunarak ve saygı çerçevesinde, içten, iyi niyetli ve açık bir iletişimin esas alındığı bir samimiyet, ilişkilerde her zaman etkilidir.

    Bloguma verdiğiniz katkı için teşekkür ediyorum.

    Saygılarımla...

    YanıtlaSil
  3. tebrikler iyi bir çalışma

    YanıtlaSil